30 Eylül 2024 Pazartesi

1.TEMA BİLGİ NOTU-1

#Şiir Nedir?

#Sanat Nedir?

#Güzel Sanatlar Nedir?

#Edebiyat Nedir?

#Öğretici ve Sanatsal Metinler Nedir?

#İmge, Sembol, Çağrışım Nedir?

#Edebi Sanatlar Nedir?

#Ses Bilgisi

#Üç Nokta

 ŞİİR

1.Duygu, düşünce ve hayallerin genellikle ölçülü, uyaklı dizeler hâlinde anlatılan şekline şiir (nazım)denir.

2.Her şiir oluştuğu dönemden izler taşır. 

3.Şair; yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal olaylarını, kültürünü, inançlarını, sanat zevkini şiire yansıtır.

4.Ortak zevk ve dil anlayışına sahip şairlerin ortak şekil özelliklerini, ahenk unsurlarını, imge ve temaları kullanarak oluşturduğu şiir anlayışına şiir geleneği denir. 

5.Şairler kendilerinden önce oluşan bu gelenekten az ya da çok etkilenir, oluşturdukları şiir anlayışıyla kendilerinden sonra gelen şairleri etkiler.

👉Şiir (Nazım), duyguları ve düşünceleri belirli bir uyum içerisinde coşku sağlayarak anlatan yazım türüdür. Şiirin en önemli iki ögesi; uyak ve ölçüdür. 

👉Düz yazı (Nesir) ise  sözcüklerin belirli bir biçimde bilgi vermek amacıyla anlatıldığı yazı türüdür.

  • Şiirin kendi arasında anlam bütünlüğü oluşturan en küçük bölümüne nazım birimi denir. 

Dize (Mısra): Şiirdeki her bir satıra dize (mısra) denir. 

    Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak

Beyit (İkilik): İki dizeden oluşan ve bir anlam bütünlüğü olan bölümdür. 

    Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak

    Ben aşkımla bahar getirdim sana;

Dörtlük (Kıta): Dört dizeden oluşan ve bir anlam bütünlüğü olan bölümdür.

    Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak

    Ben aşkımla bahar getirdim sana;

    Tozlu yollarından geçtiğim uzak

    İklimden şarkılar getirdim sana. 

Bent: Üç veya daha fazla dizeden oluşan bölümlerdir.

    Monna Rosa, siyah güller, ak güller

    Gülce’nin gülleri ve beyaz yatak

    Kanadı kırık kuş merhamet ister

    Ah, senin yüzünden kana batacak

    Monna Rosa, siyah güller, ak güller 


Hece Ölçüsü: Türklerin millî ölçüsüdür. Dizelerdeki hece sayılarının eşit olmasıdır. En çok kullanılan 7,8,11'li hece ölçüleridir.

    A-çı-lan bir gü-lsün sen yap-rak yap-rak👉 11'li hece

    Ben aş-kım-la ba-har ge-tir-dim sa-na;👉 11'li hece


Şiirde Tema ve Konu

Şiirde okuyucuya verilmek istenen mesaja “tema” adı verilir. Şiirlerde sıkça; aşk, yalnızlık, sevgi, özlem, doğa, mutluluk, hüzün, gurbet, ölüm gibi temalar işlenir. Şiirde işlenen tema soyut bir kavramdır. Soyut olan temanın somutlaştırılmasıyla konu oluşur.

Uçun kuşlar uçun doğduğum yere

Şimdi dağlarında mor sümbül vardır

Ormanlar koynunda bir serin dere

Dikenler içinde sarı gül vardır

👉Bu şiirin teması “özlem” konusu ise “memleket özlemi“dir.


Sanat Nedir ?

*  Sanat, insan zihninde beliren duygu ve düşüncelerin bir esere yansıtılmasıdır.

* Geçmişle gelecek arasında bir köprü, insanı yaşama bağlayan bir bağ, insana zevk veren duygu ve düşüncelerin ifadesidir.

*  Sanat insanın güzellik karşısında duyduğu heyecan ve hayranlığı uyandırmak için ortaya koyduğu yaratıcılıktır.

*  Sanat; insanın varlığı anlama, anlamlandırma ve yorumlama çabalarından biridir.

*  Sanat; duygu, gönül, hayal gücü ve sezgi merkezli çabaların ürünüdür.Bu özellikleriyle sanat, öznel bir faaliyettir.

*  Sanatta amaç, sonsuz olan ideale ve estetik beğeniye ulaşmaktır.

UYARI:

👉Zanaat: İnsanların gereksinimlerini karşılamak için ve bir fayda sağlamak için yapılan işlere “zanaat” denir. (Dokumacılık, Mermercilik, Çinicilik vb.) 

Sanattan en önemli farkı, çıkar sağlama amaçlı olmasıdır.

Sanatın Özellikleri

1)   Estetik zevk vermeyi amaçlar.

2)  Sanat, hayal gücünün somut bir ifadesidir.

3)  Sanat toplumun sesidir ve farklılıklarıyla kendini ifade eder.

4)  Sanat, yüzyıllardır kültürün bir parçasıdır.

5) Özgündür, yoruma açıktır. Doğrudan öğretmez; sezdirir, hissettirir.

6)  Kurgusallık ağır basar.

7)  İnsanda heyecan ve hayranlık uyandırır.Her insanda farklı duygular uyandırır.

8) İnsanın kendini ifade etme ve beğenilme isteğinden doğmuştur.

Güzel Sanatlar: İnsanoğlu hayatı boyunca güzeli istemiştir. Güzel sanatlar, resim, heykel, mimari, şiir, müzik, tiyatro gibi insanda estetik açıdan zevk duygusu uyandıran tüm sanatlara verilen genel addır. 




EDEBİYAT NEDİR?

  • Düşünce, duygu, olay ve imgeleri güzel ve etkili bir biçimde anlatan söz sanatıdır. 
  • Arapça "edeb" sözcüğünden türetilen kavram ilk kez Şinasi tarafından günümüzdeki anlamıyla bir sanat türünün adı olarak kullanılmıştır.
👉Günümüzde edebiyat kavramı şu anlamlarda kullanılmaktadır: 

1- Düşünce, duygu, olay ve imgeleri güzel ve etkili bir biçimde anlatan söz sanatı. 
2- Bu sanatın ilkelerini, kurallarını ve bu yolda oluşturulmuş ürünleri inceleyen bilgi dalı.
3- Bir çağda, bir dilde yaratılmış, sözlü ya da yazılı, sanat değeri taşıyan yapıtların bütünü. 
4- Herhangi bir bilim dalıyla ilgili yazı ve yapıtların tümü (Türkçede bu anlamda genellikle literatür sözcüğü kullanılmaktadır). 

EDEBİYATIN BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİSİ 

  • Edebiyat; dil ile gerçekleştirilen, malzemesi dil olan güzel sanat etkinliğidir. Edebiyatla bilim arasında farklı şekillerde ilişki söz konusudur. Bu ilişkinin temelinde her ikisinin de insan etkinliği olması vardır. Edebiyat da bilim de insana yöneliktir, insan içindir.
  • Edebiyat öncelikle psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe gibi sosyal bilimlerle doğrudan ilişki içindeyken fizik, kimya, biyoloji gibi deneysel bilimlerle dolaylı bir ilişki içindedir.
  • Edebiyat bilimi, bilim de edebiyatı etkiler. Bu anlamda edebiyatla bilim arasındaki ilişkinin karşılıklı olduğu unutulmamalıdır.

a. Edebiyat-Tarih İlişkisi :

Her edebiyat metni, kendi içinde oluştuğu tarihin izlerini taşır.   

b. Edebiyat-Coğrafya İlişkisi : 

Her edebî eser yaşanılan mekânın izlerini taşır.  

c. Edebiyatın-Sosyoloji ile İlişkisi: 

Edebî eserler, insanı ve insanın diğer insanlarla olan ilişkilerini anlatır. 

d. Edebiyat-Psikoloji İlişkisi : 

İnsanların bunalımları, yalnızlığı, mutluluğu,… psikolojik ögelerden hareketle aktarılır. 

e. Edebiyat-Felsefe İlişkisi : 

Edebiyat eserlerinde gördüğümüz akımların ( romantizm, realizm...) birçoğunun temeli felsefe kaynaklıdır. 


Metinlerin Sınıflandırılması

Metinler, öğretici ( bilgilendirici) metinler  ve sanatsal ( edebî, kurmaca) metinler olmak üzere ikiye ayrılır.



Öğretici (Bilgilendirici) Metinlerin  Özellikleri:

1) Açıklamak, bilgi vermek, öğretmek amacıyla yazılır.  

2) Günlük yaşantılar, tarihî olaylar ve bilimsel gerçekler ele alınır.  

3) Konuyla ilgili duygu ve düşünceler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir. 

4) Gereksiz söz tekrarına, ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimelere  yer verilmez.

5) Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz ve soyut anlamlarına pek yer verilmez.  

6) Verilen bilgiler, yapılan açıklamalar örneklerle, tanımlarla pekiştirilir.  

7) Daha çok ansiklopedilerde, bilimsel kitaplarda ve ders kitaplarında kullanılır.  

8)Felsefe, din, tarih, bilimsel, yaşamı konu alan (mektup, anı, günlük, biyografi, otobiyografi, gezi) ve gazete çevresinde oluşan metinler (makale, deneme, fıkra, eleştiri, röportaj, haber metni) şeklinde sınıflandırılır. 


Sanatsal (Kurmaca/ Edebî) Metinlerin Özellikleri

1) Estetik kaygı ön plandadır.

2) Bilgi verme amacı yoktur.

3) Öğretmeyi değil, yaşatmayı amaçlar.

4) Verilmek istenen ileti kanıtlanmaz, doğruluğu ya da yanlışlığı gösterilmez.

5) Daha çok betimleyici ve öyküleyici anlatım tercih edilir.

Sözcükler genelde yan ve mecaz anlamda kullanılır.

6)  Betimleme ve öyküleme gibi anlatım biçimleri kullanılır.

7) Öznel anlatım hakimdir.

8) Mekan, zaman, kişi, olay gibi öğeler gerçekten yola çıkılarak ele alınamaz.

9) Günlük dilin söz değerlerinin anlam sınırı genişletilir.

10) Üslup kaygısı güdülür.

11) İmgelere yer verilir.


Edebî Dil ile Günlük Dil Arasındaki Farklar

•  Edebi dil günlük konuşma diline göre daha zordur.

•  Edebi dilde bir çok kural vardır ancak günlük dilde kural yoktur.

•  Edebi dil düşünülerek yapılırken günlük dilde düşünme yoktur.

•  Edebi dilde yazılan metinde okuyan bir kişi ne hissediyorsa o belli olur ancak günlük dilde bir metinde yazan kişinin duyguları bellidir.

•  Edebi dilde genelde mecaz anlam taşıyan cümleler kullanılır. Günlük dilde ise gerçek anlam taşıyan cümleler kullanılır.

•  Edebi dilde yazılan bir metinde  herkes kendine göre bir yorum yapabilir ancak günlük dilde sadece bir tane yorum bulunur.

İmge (Alışılmamış Bağdaştırma) Nedir?

  1. İmge gerçekliğin dışında şairin dış dünya ile gözlemlerini kendi zihninde yeni bir forma sokmasının ardından düş dünyasında oluşturduğu tasarımlar yani görüntülerdir. 
  2. Şair hayal gücüyle birlikte kelimelere, kavramlara anlamlarından farklı bir anlam yüklemesi ve çeşitli çağrışımlar oluşturması alışılmamış bağdaştırmadır.
  3. İmgeler, gerçeklikten doğar fakat gerçekliği olduğu gibi yansıtmaz. Gerçeklik tasarlanır ve dönüştürülür.
  4. İmgeler oluşturulurken mecazlardan ve söz sanatlarından fazlasıyla yararlanılır.




Çağrışım Nedir?
Çağrışım,  iki  unsur  arasında  zihinsel  bağlantılar  kurmak  demektir. Çağrışım, kişilerin 
kendilerine has deneyimler sonucundaki birikimleriyle oluşur.

Örneğin “yağmur” kelimesi;
  • TDK’ye göre atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı
  • Çiftçi için bir bereketi
  • Yolda yürüyen iki âşık için romantizmi ifade eder.


Sembol (Simge) Nedir?
  • Somut bir nesnedir ve üzerine yüklenen anlamı taşır. 
  • Bir duyguyu, bir kişiyi ya da bir olayı temsil eder.
  • Sembol bir uzlaşma sonucu doğmuştur. 
  • Bayrak, bir ulusun bağımsızlığının; zeytin dalı ise barışın simgesidir.
  • Güvercin, barışı; hilal, İslamiyet’i; haç, Hristiyanlık’ı…
  • Gül, âşık olunan; bülbül, âşık olan…
  • Yahya Kemal’in Sessiz Gemi’si sembollerle dolu bir şiirdir. Buradaki “sessiz gemi”, “ruhun bedenden ayrılıp gidişini” sembolize eder

UYARI: Semboller, genel; imgeler ise bireyseldir. İmgeler, zamanla kalıplaşarak sembolleşebilir.



İmge, Sembol(Simge) Arasındaki İlişki
👉Bir güvercinimiz olsun. Bu güvercinin bir ressam tarafından, kendi bakış açısıyla resmedilmesi sonucu ortaya çıkan görüntü, artık bir imgedir. 

👉Bu imgenin bizim tarafımızdan nasıl göründüğü ise bizim görme biçimimize, algılamamıza bağlıdır. Eğer resme baktığımızda, “barış” algılıyorsak  o güvercin artık bir semboldür. 


İmge Örnekleri: 

"kızıl ölüm"

"puslu gelecek"

"parlak hayal"

“gölgeli bir sevinç”

“yıldızların sessizliği”

“çığlık atan dere”


ben sana mecburum bilemezsin

adını mıh gibi aklımda tutuyorum

                                  (Attila İlhan)

👉Bu dizelerde şair, sevgilisine duyduğu tutkulu aşkı ve ona sımsıkı bağlılığını sevgilisinin adını mıh gibi aklında tutması imgesiyle ifade etmiştir. Bu imgeyi yaparken teşbih (benzetme) sanatından yararlanmıştır.


“İkiz hayaletler gibi yürüdük

Puslu aydınlıkta o bahar günü.”

                                (Ahmet Hamdi Tanpınar)

👉Bu dizelerde şair bir bahar günü sevgiliyle gezintisini "ikiz hayalet" imgesiyle ifade etmiştir.


Yeşil pencerenden bir gül at bana

Işıklarla dolsun kalbimin içi

Geçiyorum işte mevsim gibi kapından

Gözlerimde bulut saçlarımda çiğ

                                   (Ahmet Muhip Dıranas)

👉Bu dizelerde şairin sevgilisinin yeşil penceresinden kendisine gül attığını hayal etmesi bir imgedir. Kalbin ışıklarla dolduğunu düşünmek de bir imgedir. Şairin gözlerinde bulut ve saçlarında çiğ olduğunu hayal ederek ve kendisini bir mevsim gibi sevgilinin kapısından geçtiği görüntüsü de bir imgedir.


Açık İleti

•    Verilmek istenen mesaj doğrudan verilir.

•    Açık ve anlaşılırdır.

•    Duygular, açıkça karşı tarafa iletilir.

•    Örneğin “Bu kitap 1 Ağustos’ta bitecek, 1 Eylül’de raflarda yerini alacak.” cümlesi her 

okuyanda aynı duyguyu verir. Çünkü mesaj açıktır.

Örtük İleti

•    Verilmek istenen mesaj doğrudan verilmez; söz sanatları, imalar yoluyla verilir.

•    Yoruma açıktır.

•    Duygular, karşı tarafa farklı şekillerde verilir.

•    Örneğin “Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limanlar” dizelerinde “gemi ve liman” bildiğimiz anlamda değil, “ölüm ve sonsuzluk” anlamlarında kullanılmıştır. Bu da örtük bir ileti olduğunu gösterir.


Edebî Sanatlar (Söz Sanatları)

Teşbih (Benzetme) Nedir?

Aralarında değişik yönlerden benzerlik ilgisi bulunan iki varlık veya kavramdan, nitelik bakımından güçsüz olanı güçlü olana benzetmektir.

  • Arkadaşım tilki gibi kurnazdır.
    • Arkadaşım: benzeyen
    • tilki: benzetilen
    • gibi: benzetme edatı
    • kurnazdır: benzetme yönü

        ***Benzetmede, her zaman dört ögenin bulunması gerekmez. Sadece benzeyen ve benzetilenle de benzetme sanatı yapılabilir. 

  • Kim bu cennet  vatanın uğruna olmaz ki feda?
  • Ey, deniz  gözlerinde huzura erdiğim sevgili
  • Aslan askertilki çocuk, yılan yol

İstiare Nedir?

Bir varlığı ya da kavramı anlatmak amacıyla, ona benzetilen başka varlığın ya da kavramın adını, geçici bir süre için kullanmaktır. Yani, benzeyen ya da kendisine benzetilenden birinin bulunmadığı benzetmeye istiare denir.

  • Kande olsan ey peri gönlüm senin yanındadır.

Bu dizede sevgili periye benzetilmiş, fakat sevgili söylenmemiştir.

  • Aslan askerler koşuyor: teşbih
  • Aslanlar koşuyor: istiare

 Açık İstiare: Sadece kendisine benzetilen vardır.

  • Havada bir dost eli okşuyor derimizi.

kendisine benzetilen: dost eli (var)  benzeyen: rüzgar (yok)

  • Yine inci dökülüyor gökyüzünden.
kendisine benzetilen: inci (var)  benzeyen: yağmur (yok)

 Kapalı İstiare: Sadece benzeyen vardır.

  • Ay zeytin ağaçlarından yere damlıyordu.
Ay suya benzetilmiş onun gibi yere damlıyor.
  • Sapsarı yapraklar kanat çırpıyor boşlukta.
Yapraklar kuşa benzetilmiş onun gibi kanat çırpıyor.


Teşhis Nedir?

İnsana özgü niteliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına teşhis denir.

  • İçmiş gibi geceyi yudumda / Göğün mağrur bakışı bulutları
  • Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın
  • Mevsimler yas tutup güller ağlasın / Ahımla inleyen çöller ağlasın

İntak Nedir?

İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturulmasına intak denir.

  • Bülbül, “Senin nazını çekemem!” diyordu, güle.
  • Yine gelirim, üzülme, dedi, uzaklaşan gemi limana.
  • Kurnaz tilki, sesini yumuşatarak, kargaya dedi ki: “Kardeşçiğim artık dostuz!”

Mecaz-ı Mürsel Nedir?

Bir sözcüğün, benzetme amacı güdülmeden, aralarındaki değişik ilgilerden (iç-dış, parça-bütün, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay, yer-alan, neden-sonuç vb.) dolayı bir başka sözcük yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir.

  • Erzurum soğuktan şikayetçi değildi.
  • Bir çift göz bakıyordu / Zeytin ağaçlarının arkasından
  • Son golle tüm stat ayağa kalktı.
  • Yeşilköy’den kalkan uçakları seyrediyorum sahilde.

Tezat Nedir?

Anlamca karşıt kavramların ya da özelliklerin bir arada kullanılmasıdır.

  • Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz
  • Baharı görmeden ömrüm kış oldu / Gözümde her zaman biraz yaş oldu.
  • Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü. / Kar değil gökyüzünden yağan beyaz ölümdü.

Hüsnü Talil Nedir?

Bir olayın gerçek nedeninin dışında, gerçek olmayan bir başka neden gösterilerek anlatılmasıdır.

  • Ey sevgili, sen buralarda gittin diye / Bütün ağaçlar yapraklarını döktü, çiçekler soldu.
  • Kadrini bilmeyenler alır eline / Bu yüzden boynun eğri menekşe
  • O kadar çaldı ki yürekten / Türkler aşındırdı kavalı

Tecahül-i Arif Nedir?

Anlatımı çekici kılmak veya nükte yapmak için, bilinen bir şeyi bilmezlikten gelmektir.

  • Şakaklarım kar mı yağdı ne var? / Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
  • Sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer?

Mübalağa Nedir?

Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan çok veya az göstermektir.

  • Tüm ağaçlar kalem olsa, tüm yapraklar da kağıt / Sana olan aşkımı yazmama yine de yetmez, sevgili
  • Bu dizelerde şair, sevgilisine olan aşkının büyüklüğünü anlatmak için “tüm ağaç ve yaprakların, aşkını yazmaya yetmeyeceğini” söyleyerek mübalağa yapmıştır.

Telmih Nedir?

Herkesçe bilinen; geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye, bir insana işaret etmek, onu hatırlatmaktır.

  • Uçmakta konmadan kıyısız bir denizde ruh / Benzer mi böyle bir kuşa Tufan içinde Nuh?
  • Bir ufuk ki ne Mecnun varabildi ne Ferhad / Bir ufuk ki ilahi sırrı bekleyen serhad
  • Sultan Süleyman’a kalmayan dünya / Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün



Tenasüp Nedir?

Anlamca birbiriyle ilgili sözcüklerin bir dizede, beyitte veya dörtlükte bir arada kullanılmasıdır.

  • Laleyi, sümbülü,gülü har almış / Zevk u şevk ehlini ah u zar almış
  • Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip / Kılma derman kim helakim, zehr-i dermanındadır
  • Arım, balım, peteğim / Gülüm, dalım, çiçeğim / Bilsem ki öleceğim / Yine seni seveceğim


 

EDEBÎ SANATLARA ÖRNEKLER

1

Kocaman bir gurbettir Anadolu
Kuş kanadıyla selam gönderilir

Anadolu, gurbete benzetilmiştir.


2

Fidan boylum, uzak durma yakın gel

Boy fidana benzetilmiştir.


3

Kuzucuğum ağlamasın
Yüreğimi dağlamasın

Bebek kuzuya benzetilmiştir. Ancak bebek söylenmediği için istiare yapılmıştır.


4

Hiç kalmadı umudum
Eridim yudum yudum

Şair kendisini eriyen bir nesneye (buz, şeker vs.) benzetmiştir. Benzetilen söylenmemiştir.


5

Yaldızlı perçemlerin ıslandıkça uzuyor.
Yalnızlık damla damla şakağımdan sızıyor.

Yalnızlık su veya kana benzetilmiş, ancak su veya kan kullanılmamıştır.


6

Sonra tül perdeler arasından
Bir ay doğdu vadiye

Bulutlar tül perdeye benzetilmiştir.


7

Seni seven âşık n’eylesin malı?
Yumdukça gözünden döker mercanı

Gözyaşları mercandan dökülen inciye benzetilmiştir.


8

Süzülüp akasya dallarından gün
Erir damla damla ayaklarımda

Gün, eriyen bir nesneye benzetilmiştir.


9

Bir gönül macerası anlatıyor dalgalar
Mavi sular söylüyor, kalbimin ninnisini

Dalgalar kişileştirilmiştir.


10

Tuna Nehri, “Akmam.” diyor.

Tuna Nehri kişileştirilmiştir.


11

Merkez-i hâke atsalar bizi
Kürre-i arzı patlatır çıkarız.

Abartma yapılmıştır.


12

Güz mü geldi rengin soldu
Ne tez yaprak döktün ömrüm

Ömür yaprağa benzetilmiş, ancak yaprak söylenmemiştir.


 

13

Binlerce göz o büyük insanı görmek için bekliyordu.

Göz ile kastedilen kişidir.


14

Bir kız vardı yok gibi öyle güzel

Var ile yok sözcükleri kullanılmıştır.


15

Yıldızlar görse bendeki güzelliğini
Birer birer düşerler içimdeki denize

Sevgilinin güzelliği abartılarak mübalağa yapılmıştır.


16

Bir tencere kaynar ocakta

Tencere, içinde kaynayan yemek, su, vs. şeyin yerine kullanılmıştır.


17

Nalların geçtiği yolları
Kaplamış şimdi motorlar

Nallar ve motorlar, atlar ve arabaların yerine kullanılmış, aralarında ilgi bulunan bu sözcüklerle ad aktarması yapılmıştır.


18

Sevgilim baksana bir yanda gülen
Bir yanda gözünün yaşını silen
Kimi benim gibi erir derinden
Kimi senin gibi bahtiyar olur

Gülmek ve ağlamak sözcükleriyle zıtlık oluşturulmuştur.


19

Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi zeybeğin

Zeybek, dağa benzetilmiştir.


20

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten

Hürriyet kişileştirilmiştir.


21

İçmiş gibi geceyi bir yudumda,
Göğün mağrur bakışlı bulutları.

 

 

 

Gece içilecek bir nesneye benzetilmiş, ancak kendisine benzetilen söylenmeyerek kapalı istiare yapılmıştır.


22

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal!

Hilal sözcüğü, bütünü olan bayrak kastedilerek kullanıldığı için ad aktarması yapılmıştır.

 

23

Âheste çek kürekleri mehtap uyanmasın
Bir âlem-i hâyale dalan âb uyanmasın

Uyanmak insana ait özelliktir. Mehtap ve suya (âb) bu özellik yüklenmiştir.


24

Tarihin dilinden düşmez bu destan
Nehirler gazidir, dağlar kahraman
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir

Dağlar ve nehirler kişileştirilmiş, taşlar ise yakuta benzetilmiştir.


25

Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim
Minicik gövdeme yüklü Kaf Dağı

Kelebeğin taşıyacağı yük abartılmıştır.


26

Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semadan

Talihsiz kişinin hiçbir şeyden yararlanamayacağı abartılarak anlatılmıştır.


27

Ne siyah eylemiş bu nasiyeyi
Saçımı bembeyaz eden bahtım

Siyah ve beyaz karşıtlık oluşturacak şekilde kullanılmıştır.


28

Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla,
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla.

Abartma var.


29

Ay suda bestelerken en güzel şarkısını
Küreklerim de suya en güzel şarkısını yazdı

Şarkı yazmak insana ait bir özelliktir.


30

Gülen çehremi görüp
Sanmayın beni bahtiyar
Her kahkahanın içinde
Bir damla gözyaşı vardır

Gülmek, kahkaha ve gözyaşı arasında zıtlık oluşturulmuştur.


31

Yârin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Gönlüm bunu acısından bildi!

Karanfil, alev ve yârin dudağı arasında benzetme vardır.


32

Dağlara yaslanıp yatan güneşi
Yaralı, hastadır, yorgundur sandım

Güneşe insana ait özellik yüklenmiştir.


33

Zavallı eşek, ah ederek:
Batıl isteyü haktan ayrıldım
Boynuz umdum kulaktan ayrıldım

Eşeğe insan özelliği yüklenmiş ve konuşturulmuştur.


34

Gülmek ol goncaya münasiptir
Ağlamak bu dil-i hazine gerek

Gülmek ve ağlamak sözcükleriyle zıtlık ilişkisi kurmuştur. Gonca sevgiliye benzetilmiştir.


35

Mevsimler yas tutsun, güller ağlasın


Mevsimler ile güllere insanlara ait özellik kazandırılmıştır.

36

Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler
Eski zaman esvaplarıyla eğilmişler

Geçmiş senelere insana ait eğilme özelliği yüklenmiştir.


37

Hayatın deminde hüsranı içtim
Canıma can bilip canımdan geçtim

Su, ayran vs. sıvı gıdalar içilir. Burada soyut bir kavram olan hüsran, suya benzetilmiş ancak su söylenmemiştir.


38

Çeşme, festivale katılanları bu yıl oldukça iyi ağırladı.

Çeşme ile kastedilen Çeşme’de yaşayan insanlardır.


39

Akşam arada kaldı
Fitil yarada kaldı
Gül yüzlüm, kömür gözlüm
Acep nerede kaldı

Sevgilinin yüzü, güle; gözü ise kömüre benzetilmiştir.


40

Akıyordu su
Gösterip aynasında söğüt ağaçlarını
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını

Salkımsöğüt ağacına insana ait özellik yüklenerek kişileştirilmiştir.


Üç Nokta ( … ) ( TDK'den ) 

1. Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:

Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da bu yanı… (Tarık Buğra)

2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur: 

Kılavuzu karga olanın burnu b…tan çıkmaz.

3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur:

… derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye başladı… (Tarık Buğra)

4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur:

Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)

5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:

Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:

—      Koca Ali… Koca Ali, be!.. (Ömer Seyfettin)

UYARI: Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir:

Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. (Tarık Buğra)

Nasıl da akşam oldu?.. Nasıl da yavrucaklar sustu?..  (Necip Fazıl Kısakürek)

6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır:

— Yabancı yok!

— Kimsin?

— Ali…

— Hangi Ali?

— …

 (Ömer Seyfettin)

UYARI: Üç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz.


 SES BİLGİSİ

 

1.ÜNLÜ DARALMASI

*Türkçede a, e ünlüleri ile biten fiillerin şimdiki zaman (-yor) çekiminde, 

söyleyiş ve yazımda " a " ünlüsü  " ı, u "  ünlüsüne dönüşür;

                                 " e " ünlüsü  " i, ü "  ünlüsüne dönüşür:

Başla-yor / başlıyor

Oyna-yor / oynuyor

İzle-yor / izliyor

De-yor / diyor

Gelme-yor / gelmiyor

Gözle-yor / gözlüyor

Kokla-yor / kokluyor               


Bazı kullanımlardaki iki ünsüz arasına giren yardımcı sesler ünlü daralmasını andırır. Bu kullanımlar ünlü daralması değildir.

biliyor, duruyor, geçiyor, bakıyor...

  👉“-y” kaynaştırma harfinden önceki “-a, -e” harfleri konuşma dilinde daraltılsa bile yazıda daraltılmaz.

*Daraltılırsa yazım yanlışı olur.

Gelmeyen----  Yazıda kullanılır

Gelmiyen----  Konuşmada kullanılır

yapmayan, gitmeyen, başlayan, yaşayacak… DOĞRU

yapmıyan, gitmiyen, başlıyan, yaşayıcak… YANLIŞ

DİKKAT!

 👉“-y” kaynaştırma harfi istisna olarak yazıda da daraltıcı özelliği görülebilir.

De = Di-y-en                   

Ye = Yi-y-en

Diyerek, diyecek, diyelim, diye

Yiyerek, yiyecek, yiyelim, yiye, yiyince, yiyip

DİKKAT!

 👉“Deyince”, “deyip” sözlerindeki “e” yazılışta korunur. Daralma olmaz.

2.ÜNLÜ DÜŞMESİ             

 👉Bazı kelimelerde, ek aldıklarında ya da bileşik kelime oluşturduklarında ünlü düşmesi görülür:

Ağız / ağzı

Akıl / aklı

Alın / alnı

Bağır / bağrım

Beniz / benzi    

--------------------------------

Çevir- / çevril

Devir- / devril

Savur- / savrul     

Kavur- / kavrul        

Uyu- / uyku

Kuru-/kurak

--------------------------------

Sarı / sararmak                 

Oyun / oynamak                  

Yumurta / yumurtlamak

Sızı / sızlamak                  

Koku / koklamak

İleri / ilerlemek

-------------------------------

Emir / emretmek          

Sabır / sabretmek       

Kahır / kahretmek      

Keşif / keşfetmek

--------------------------------

Kahve altı – Kahvaltı         

Pazar ertesi – Pazartesi         

Cuma ertesi – Cumartesi   ⇨Ünlü aşınması

Kayın ana – Kaynana        

Ne asıl – Nasıl                        

Ne için – Niçin

Sütlü aş – Sütlaç

 👉“İçeri, dışarı, ileri, şura, bura, ora, yukarı, aşağı” gibi sözler ek aldıklarında sonlarında bulunan ünlüler düşmez:

       içeridedışarıdanilerideşuradayukarıda…


 👉 umur, buyur, hatır ve avuç” sözlerinde ünlü düşmesi olmaz.


 👉Ünlüyle başlayan ek aldıklarında vurgusuz orta hecesindeki dar ünlüsü düşen kelimelerle oluşturulan ikilemelerde ikinci kelimenin dar ünlüsü düşmez:

Ağız ağıza

Burun buruna

Koyun koyuna

Omuz omuza

 👉 iken, idi, imiş, ise” ek eylemleri bitişik yazılırken ünlü düşmesi yaşanır:

Gidecekti / gidecek idi

Yazıyormuş / yazıyor imiş

 👉“ile” sözcüğü bitişik yazıldığı durumlarda ünlü düşmesi yaşanabilir:

Bizimle / bizim ile

Arabayla / araba ile


3.SERT ÜNSÜZ BENZEŞMESİ

(Ünsüz Benzeşmesi) (Ünsüz Sertleşmesi)

Türkçe kurallara göre; sert ünsüz bir harften (fıstıı şahap) sonra ünsüzle başlayan bir ek gelecekse, ekin başındaki ünsüz “sert ünsüze” dönüşür.

Seç-gin = seçkin

Sus-gun  = suskun             

Kitap-da = kitapta                   

Toprak-dan = topraktan

Çalış-dı = çalıştı               

Çalış-gan = çalışkan

Simit-ci = simitçi

Küs-dü =küstü

4-de = 4’te

 👉Bu kurala uyulmaması aynı zamanda yazım yanlışı kabul edilir.

İSTİSNA: “-cağız” ve “-gen” ekleri bu kurala uymaz.

Çocukcağız > Doğru

Üçgen > Doğru

4.SERT ÜNSÜZ YUMUŞAMASI  (Ünsüz Değişimi)

 👉 “p,ç,t,k” harfleri ile biten bir kelimeden sonra ünlü ile başlayan bir ek getirilirse;

 “p,ç,t,k”  harfleri “b,c,d,g,ğ” ye dönüşür.


Yurt-u / yurdu              

Kanat-ı / kanadı                

Bilek-i / bileği      

Renk-i / rengi

Güç-ü / gücü                

Kitap-ı / kitabı                  

Ağaç-a / ağaca        

Kap-a / kaba

Ak-ar- / ağar-

sebep / sebebi, bant / bandı, bent / bendi, cilt / cildi, etüt / etüdü, 

metot / metodu, standart / standardı, ahenk / ahengi, 

kazanç / kazancı, geçit / geçidi, başak / başağı, bıçak / bıçağı

 👉Sonlarındaki ünsüzleri yumuşamayan kelimeler de vardır:

Anıt / anıtı

Bulut / bulutu

Kanıt / kanıtı

Ölçüt / ölçütü

Ahlak / ahlakın

Cumhuriyet / cumhuriyete

Devlet / devleti

Millet / milleti

Evrak / evrakı

Hukuk / hukuku

İttifak / ittifaka

Paket / paketi

Sepet / sepeti

Şefkat / Şefkatiniz

Tank / tankı

Taşıt / taşıtı

Anlat / anlatım

Yanıt / yanıtı

 👉Tek heceli kelimelerin sonunda bulunan p, ç, t, k ünsüzleri iki ünlü arasında korunur:

ak / akı, at / atı, bük / bükü, ek / eki, et / eti, göç / göçü, ip / ipi, 

kaç / kaçıncı, kök / kökü, ok / oku, ot / otu, saç / saçı, sap / sapı, 

suç / suçu, süt / sütü, şart / şartı

 👉Tek heceli olduğu hâlde sonlarındaki ünsüzleri yumuşayan kelimeler de vardır:

but / budu, dip / dibi, gök / göğü, kap / kabı, kurt / kurdu, uç / ucu, yurt / yurdu


  👉Özel isimlerde, bu kural, yazı dilinde uygulanmaz.

Zonguldak’a   /    Tokat’ı


5.ÜNSÜZ DÜŞMESİ  (Ünsüz Aşınması) (Ses Düşmesi)

 👉“ -k ” ile biten bazı sözcükler ek aldıklarında “ -k ” sesi düşer:

Küçük-cük / küçücük            

Yumuşak-cık / yumuşacık

Yüksek-l-mek / yükselmek            

Alçak-l-mak / alçalmak

Çabuk / çabucak                  

Ufak / ufalmak  

Kalk-dır / kaldır

Minik-cik / minicik  

Seyrek-el / seyrelmek


👉 ÖNEMLİ

      gül-üş-cük / gülücük

      öp-üş-cük /öpücük

Bazı bileşik sözcüklerin oluşumunda ünsüz düşmesi meydana gelebilir.

Üst-teğmen / üsteğmen

Ast-teğmen / asteğmen

 👉Türeme esnasında  ünsüz düşmesi olabilir. 

     Ad-daş / adaş

6.ULAMA

👉Ünsüzle biten bir sözcükten sonra, ünlüyle başlayan bir sözcük gelmesiyle oluşur.

Evden_acilen_ayrıldım.


👉Araya virgül gelmesi halinde ulama gerçekleşmez.

Ahmet, eve gitti. (Ulama yoktur.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder