#Şiir Nedir?
#Sanat Nedir?
#Güzel Sanatlar Nedir?
#Edebiyat Nedir?
#Öğretici ve Sanatsal Metinler Nedir?
#İmge, Sembol, Çağrışım Nedir?
#Edebi Sanatlar Nedir?
#Ses Bilgisi
#Üç Nokta
ŞİİR
1.Duygu, düşünce ve hayallerin genellikle ölçülü, uyaklı dizeler hâlinde anlatılan şekline şiir (nazım)denir.
2.Her şiir oluştuğu dönemden izler taşır.
3.Şair; yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal olaylarını, kültürünü, inançlarını, sanat zevkini şiire yansıtır.
4.Ortak zevk ve dil anlayışına sahip şairlerin ortak şekil özelliklerini, ahenk unsurlarını, imge ve temaları kullanarak oluşturduğu şiir anlayışına şiir geleneği denir.
5.Şairler kendilerinden önce oluşan bu gelenekten az ya da çok etkilenir, oluşturdukları şiir anlayışıyla kendilerinden sonra gelen şairleri etkiler.
👉Şiir (Nazım), duyguları ve düşünceleri belirli bir uyum içerisinde coşku sağlayarak anlatan yazım türüdür. Şiirin en önemli iki ögesi; uyak ve ölçüdür.
👉Düz yazı (Nesir) ise sözcüklerin belirli bir biçimde bilgi vermek amacıyla anlatıldığı yazı türüdür.
- Şiirin kendi arasında anlam bütünlüğü oluşturan en küçük bölümüne nazım birimi denir.
Dize (Mısra): Şiirdeki her bir satıra dize (mısra) denir.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Beyit (İkilik): İki dizeden oluşan ve bir anlam bütünlüğü olan bölümdür.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Dörtlük (Kıta): Dört dizeden oluşan ve bir anlam bütünlüğü olan bölümdür.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.
Bent: Üç veya daha fazla dizeden oluşan bölümlerdir.
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Gülce’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Hece Ölçüsü: Türklerin millî ölçüsüdür. Dizelerdeki hece sayılarının eşit olmasıdır. En çok kullanılan 7,8,11'li hece ölçüleridir.
A-çı-lan bir gü-lsün sen yap-rak yap-rak👉 11'li hece
Ben aş-kım-la ba-har ge-tir-dim sa-na;👉 11'li hece
Şiirde Tema ve Konu
Şiirde okuyucuya verilmek istenen mesaja “tema” adı verilir. Şiirlerde sıkça; aşk, yalnızlık, sevgi, özlem, doğa, mutluluk, hüzün, gurbet, ölüm gibi temalar işlenir. Şiirde işlenen tema soyut bir kavramdır. Soyut olan temanın somutlaştırılmasıyla konu oluşur.
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır
👉Bu şiirin teması “özlem” konusu ise “memleket özlemi“dir.
Sanat Nedir ?
* Sanat, insan zihninde beliren duygu ve düşüncelerin bir esere yansıtılmasıdır.
* Geçmişle gelecek arasında bir köprü, insanı yaşama bağlayan bir bağ, insana zevk veren duygu ve düşüncelerin ifadesidir.
* Sanat insanın güzellik karşısında duyduğu heyecan ve hayranlığı uyandırmak için ortaya koyduğu yaratıcılıktır.
* Sanat; insanın varlığı anlama, anlamlandırma ve yorumlama çabalarından biridir.
* Sanat; duygu, gönül, hayal gücü ve sezgi merkezli çabaların ürünüdür.Bu özellikleriyle sanat, öznel bir faaliyettir.
* Sanatta amaç, sonsuz olan ideale ve estetik beğeniye ulaşmaktır.
UYARI:
👉Zanaat: İnsanların gereksinimlerini karşılamak için ve bir fayda sağlamak için yapılan işlere “zanaat” denir. (Dokumacılık, Mermercilik, Çinicilik vb.)
Sanattan en önemli farkı, çıkar sağlama amaçlı olmasıdır.
Sanatın Özellikleri
1) Estetik zevk vermeyi amaçlar.
2) Sanat, hayal gücünün somut bir ifadesidir.
3) Sanat toplumun sesidir ve farklılıklarıyla kendini ifade eder.
4) Sanat, yüzyıllardır kültürün bir parçasıdır.
5) Özgündür, yoruma açıktır. Doğrudan öğretmez; sezdirir, hissettirir.
6) Kurgusallık ağır basar.
7) İnsanda heyecan ve hayranlık uyandırır.Her insanda farklı duygular uyandırır.
8) İnsanın kendini ifade etme ve beğenilme isteğinden doğmuştur.
Güzel Sanatlar: İnsanoğlu hayatı boyunca güzeli istemiştir. Güzel sanatlar, resim, heykel, mimari, şiir, müzik, tiyatro gibi insanda estetik açıdan zevk duygusu uyandıran tüm sanatlara verilen genel addır.
EDEBİYAT NEDİR?
- Düşünce, duygu, olay ve imgeleri güzel ve etkili bir biçimde anlatan söz sanatıdır.
- Arapça "edeb" sözcüğünden türetilen kavram ilk kez Şinasi tarafından günümüzdeki anlamıyla bir sanat türünün adı olarak kullanılmıştır.
EDEBİYATIN BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİSİ
- Edebiyat; dil ile gerçekleştirilen, malzemesi dil olan güzel sanat etkinliğidir. Edebiyatla bilim arasında farklı şekillerde ilişki söz konusudur. Bu ilişkinin temelinde her ikisinin de insan etkinliği olması vardır. Edebiyat da bilim de insana yöneliktir, insan içindir.
- Edebiyat öncelikle psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe gibi sosyal bilimlerle doğrudan ilişki içindeyken fizik, kimya, biyoloji gibi deneysel bilimlerle dolaylı bir ilişki içindedir.
- Edebiyat bilimi, bilim de edebiyatı etkiler. Bu anlamda edebiyatla bilim arasındaki ilişkinin karşılıklı olduğu unutulmamalıdır.
a. Edebiyat-Tarih İlişkisi :
Her edebiyat metni, kendi içinde oluştuğu tarihin izlerini taşır.
b. Edebiyat-Coğrafya İlişkisi :
Her edebî eser yaşanılan mekânın izlerini taşır.
c. Edebiyatın-Sosyoloji ile İlişkisi:
Edebî eserler, insanı ve insanın diğer insanlarla olan ilişkilerini anlatır.
d. Edebiyat-Psikoloji İlişkisi :
İnsanların bunalımları, yalnızlığı, mutluluğu,… psikolojik ögelerden hareketle aktarılır.
e. Edebiyat-Felsefe İlişkisi :
Edebiyat eserlerinde gördüğümüz akımların ( romantizm, realizm...) birçoğunun temeli felsefe kaynaklıdır.
Metinlerin Sınıflandırılması
Metinler, öğretici ( bilgilendirici) metinler ve sanatsal ( edebî, kurmaca) metinler olmak üzere ikiye ayrılır.
Öğretici (Bilgilendirici) Metinlerin Özellikleri:
1) Açıklamak, bilgi vermek, öğretmek amacıyla yazılır.
2) Günlük yaşantılar, tarihî olaylar ve bilimsel gerçekler ele alınır.
3) Konuyla ilgili duygu ve düşünceler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
4) Gereksiz söz tekrarına, ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimelere yer verilmez.
5) Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz ve soyut anlamlarına pek yer verilmez.
6) Verilen bilgiler, yapılan açıklamalar örneklerle, tanımlarla pekiştirilir.
7) Daha çok ansiklopedilerde, bilimsel kitaplarda ve ders kitaplarında kullanılır.
8)Felsefe, din, tarih, bilimsel, yaşamı konu alan (mektup, anı, günlük, biyografi, otobiyografi, gezi) ve gazete çevresinde oluşan metinler (makale, deneme, fıkra, eleştiri, röportaj, haber metni) şeklinde sınıflandırılır.
Sanatsal (Kurmaca/ Edebî) Metinlerin Özellikleri
1) Estetik kaygı ön plandadır.
2) Bilgi verme amacı yoktur.
3) Öğretmeyi değil, yaşatmayı amaçlar.
4) Verilmek istenen ileti kanıtlanmaz, doğruluğu ya da yanlışlığı gösterilmez.
5) Daha çok betimleyici ve öyküleyici anlatım tercih edilir.
Sözcükler genelde yan ve mecaz anlamda kullanılır.
6) Betimleme ve öyküleme gibi anlatım biçimleri kullanılır.
7) Öznel anlatım hakimdir.
8) Mekan, zaman, kişi, olay gibi öğeler gerçekten yola çıkılarak ele alınamaz.
9) Günlük dilin söz değerlerinin anlam sınırı genişletilir.
10) Üslup kaygısı güdülür.
11) İmgelere yer verilir.
Edebî Dil ile Günlük Dil Arasındaki Farklar
• Edebi dil günlük konuşma diline göre daha zordur.
• Edebi dilde bir çok kural vardır ancak günlük dilde kural yoktur.
• Edebi dil düşünülerek yapılırken günlük dilde düşünme yoktur.
• Edebi dilde yazılan metinde okuyan bir kişi ne hissediyorsa o belli olur ancak günlük dilde bir metinde yazan kişinin duyguları bellidir.
• Edebi dilde genelde mecaz anlam taşıyan cümleler kullanılır. Günlük dilde ise gerçek anlam taşıyan cümleler kullanılır.
• Edebi dilde yazılan bir metinde herkes kendine göre bir yorum yapabilir ancak günlük dilde sadece bir tane yorum bulunur.
İmge (Alışılmamış Bağdaştırma) Nedir?
- İmge gerçekliğin dışında şairin dış dünya ile gözlemlerini kendi zihninde yeni bir forma sokmasının ardından düş dünyasında oluşturduğu tasarımlar yani görüntülerdir.
- Şair hayal gücüyle birlikte kelimelere, kavramlara anlamlarından farklı bir anlam yüklemesi ve çeşitli çağrışımlar oluşturması alışılmamış bağdaştırmadır.
- İmgeler, gerçeklikten doğar fakat gerçekliği olduğu gibi yansıtmaz. Gerçeklik tasarlanır ve dönüştürülür.
- İmgeler oluşturulurken mecazlardan ve söz sanatlarından fazlasıyla yararlanılır.
- TDK’ye göre atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı
- Çiftçi için bir bereketi
- Yolda yürüyen iki âşık için romantizmi ifade eder.
- Somut bir nesnedir ve üzerine yüklenen anlamı taşır.
- Bir duyguyu, bir kişiyi ya da bir olayı temsil eder.
- Sembol bir uzlaşma sonucu doğmuştur.
- Bayrak, bir ulusun bağımsızlığının; zeytin dalı ise barışın simgesidir.
- Güvercin, barışı; hilal, İslamiyet’i; haç, Hristiyanlık’ı…
- Gül, âşık olunan; bülbül, âşık olan…
- Yahya Kemal’in Sessiz Gemi’si sembollerle dolu bir şiirdir. Buradaki “sessiz gemi”, “ruhun bedenden ayrılıp gidişini” sembolize eder
İmge Örnekleri:
"kızıl ölüm"
"puslu gelecek"
"parlak hayal"
“gölgeli bir sevinç”
“yıldızların sessizliği”
“çığlık atan dere”
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
(Attila İlhan)
👉Bu dizelerde şair, sevgilisine duyduğu tutkulu aşkı ve ona sımsıkı bağlılığını sevgilisinin adını mıh gibi aklında tutması imgesiyle ifade etmiştir. Bu imgeyi yaparken teşbih (benzetme) sanatından yararlanmıştır.
“İkiz hayaletler gibi yürüdük
Puslu aydınlıkta o bahar günü.”
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
👉Bu dizelerde şair bir bahar günü sevgiliyle gezintisini "ikiz hayalet" imgesiyle ifade etmiştir.
Yeşil pencerenden bir gül at bana
Işıklarla dolsun kalbimin içi
Geçiyorum işte mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut saçlarımda çiğ
(Ahmet Muhip Dıranas)
👉Bu dizelerde şairin sevgilisinin yeşil penceresinden kendisine gül attığını hayal etmesi bir imgedir. Kalbin ışıklarla dolduğunu düşünmek de bir imgedir. Şairin gözlerinde bulut ve saçlarında çiğ olduğunu hayal ederek ve kendisini bir mevsim gibi sevgilinin kapısından geçtiği görüntüsü de bir imgedir.
Açık İleti
• Verilmek istenen mesaj doğrudan verilir.
• Açık ve anlaşılırdır.
• Duygular, açıkça karşı tarafa iletilir.
• Örneğin “Bu kitap 1 Ağustos’ta bitecek, 1 Eylül’de raflarda yerini alacak.” cümlesi her
okuyanda aynı duyguyu verir. Çünkü mesaj açıktır.
Örtük İleti
• Verilmek istenen mesaj doğrudan verilmez; söz sanatları, imalar yoluyla verilir.
• Yoruma açıktır.
• Duygular, karşı tarafa farklı şekillerde verilir.
• Örneğin “Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limanlar” dizelerinde “gemi ve liman” bildiğimiz anlamda değil, “ölüm ve sonsuzluk” anlamlarında kullanılmıştır. Bu da örtük bir ileti olduğunu gösterir.
Edebî Sanatlar (Söz Sanatları)
Teşbih (Benzetme) Nedir?
Aralarında değişik yönlerden benzerlik ilgisi bulunan iki varlık veya kavramdan, nitelik bakımından güçsüz olanı güçlü olana benzetmektir.
- Arkadaşım tilki gibi kurnazdır.
- Arkadaşım: benzeyen
- tilki: benzetilen
- gibi: benzetme edatı
- kurnazdır: benzetme yönü
***Benzetmede, her zaman dört ögenin bulunması gerekmez. Sadece benzeyen ve benzetilenle de benzetme sanatı yapılabilir.
- Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
- Ey, deniz gözlerinde huzura erdiğim sevgili
- Aslan asker, tilki çocuk, yılan yol…
İstiare Nedir?
Bir varlığı ya da kavramı anlatmak amacıyla, ona benzetilen başka varlığın ya da kavramın adını, geçici bir süre için kullanmaktır. Yani, benzeyen ya da kendisine benzetilenden birinin bulunmadığı benzetmeye istiare denir.
- Kande olsan ey peri gönlüm senin yanındadır.
Bu dizede sevgili periye benzetilmiş, fakat sevgili söylenmemiştir.
- Aslan askerler koşuyor: teşbih
- Aslanlar koşuyor: istiare
Açık İstiare: Sadece kendisine benzetilen vardır.
- Havada bir dost eli okşuyor derimizi.
kendisine benzetilen: dost eli (var) benzeyen: rüzgar (yok)
- Yine inci dökülüyor gökyüzünden.
Kapalı İstiare: Sadece benzeyen vardır.
- Ay zeytin ağaçlarından yere damlıyordu.
- Sapsarı yapraklar kanat çırpıyor boşlukta.
Teşhis Nedir?
İnsana özgü niteliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına teşhis denir.
- İçmiş gibi geceyi yudumda / Göğün mağrur bakışı bulutları
- Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın
- Mevsimler yas tutup güller ağlasın / Ahımla inleyen çöller ağlasın
İntak Nedir?
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturulmasına intak denir.
- Bülbül, “Senin nazını çekemem!” diyordu, güle.
- Yine gelirim, üzülme, dedi, uzaklaşan gemi limana.
- Kurnaz tilki, sesini yumuşatarak, kargaya dedi ki: “Kardeşçiğim artık dostuz!”
Mecaz-ı Mürsel Nedir?
Bir sözcüğün, benzetme amacı güdülmeden, aralarındaki değişik ilgilerden (iç-dış, parça-bütün, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay, yer-alan, neden-sonuç vb.) dolayı bir başka sözcük yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir.
- Erzurum soğuktan şikayetçi değildi.
- Bir çift göz bakıyordu / Zeytin ağaçlarının arkasından
- Son golle tüm stat ayağa kalktı.
- Yeşilköy’den kalkan uçakları seyrediyorum sahilde.
Tezat Nedir?
Anlamca karşıt kavramların ya da özelliklerin bir arada kullanılmasıdır.
- Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz
- Baharı görmeden ömrüm kış oldu / Gözümde her zaman biraz yaş oldu.
- Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü. / Kar değil gökyüzünden yağan beyaz ölümdü.
Hüsnü Talil Nedir?
Bir olayın gerçek nedeninin dışında, gerçek olmayan bir başka neden gösterilerek anlatılmasıdır.
- Ey sevgili, sen buralarda gittin diye / Bütün ağaçlar yapraklarını döktü, çiçekler soldu.
- Kadrini bilmeyenler alır eline / Bu yüzden boynun eğri menekşe
- O kadar çaldı ki yürekten / Türkler aşındırdı kavalı
Tecahül-i Arif Nedir?
Anlatımı çekici kılmak veya nükte yapmak için, bilinen bir şeyi bilmezlikten gelmektir.
- Şakaklarım kar mı yağdı ne var? / Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
- Sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer?
Mübalağa Nedir?
Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan çok veya az göstermektir.
- Tüm ağaçlar kalem olsa, tüm yapraklar da kağıt / Sana olan aşkımı yazmama yine de yetmez, sevgili
- Bu dizelerde şair, sevgilisine olan aşkının büyüklüğünü anlatmak için “tüm ağaç ve yaprakların, aşkını yazmaya yetmeyeceğini” söyleyerek mübalağa yapmıştır.
Telmih Nedir?
Herkesçe bilinen; geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye, bir insana işaret etmek, onu hatırlatmaktır.
- Uçmakta konmadan kıyısız bir denizde ruh / Benzer mi böyle bir kuşa Tufan içinde Nuh?
- Bir ufuk ki ne Mecnun varabildi ne Ferhad / Bir ufuk ki ilahi sırrı bekleyen serhad
- Sultan Süleyman’a kalmayan dünya / Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün
Tenasüp Nedir?
Anlamca birbiriyle ilgili sözcüklerin bir dizede, beyitte veya dörtlükte bir arada kullanılmasıdır.
- Laleyi, sümbülü,gülü har almış / Zevk u şevk ehlini ah u zar almış
- Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip / Kılma derman kim helakim, zehr-i dermanındadır
- Arım, balım, peteğim / Gülüm, dalım, çiçeğim / Bilsem ki öleceğim / Yine seni seveceğim
EDEBÎ SANATLARA ÖRNEKLER
1 |
Kocaman bir gurbettir Anadolu |
Anadolu, gurbete benzetilmiştir. |
|
2 |
Fidan boylum, uzak durma yakın gel |
Boy fidana benzetilmiştir. |
|
3 |
Kuzucuğum ağlamasın |
Bebek kuzuya benzetilmiştir. Ancak bebek söylenmediği için istiare yapılmıştır. |
|
4 |
Hiç kalmadı umudum |
Şair kendisini eriyen bir nesneye (buz, şeker vs.) benzetmiştir. Benzetilen söylenmemiştir. |
|
5 |
Yaldızlı perçemlerin ıslandıkça uzuyor. |
Yalnızlık su veya kana benzetilmiş, ancak su veya kan kullanılmamıştır. |
|
6 |
Sonra tül perdeler arasından |
Bulutlar tül perdeye benzetilmiştir. |
|
7 |
Seni seven âşık n’eylesin malı? |
Gözyaşları mercandan dökülen inciye benzetilmiştir. |
|
8 |
Süzülüp akasya dallarından gün |
Gün, eriyen bir nesneye benzetilmiştir. |
|
9 |
Bir gönül macerası anlatıyor dalgalar |
Dalgalar kişileştirilmiştir. |
|
10 |
Tuna Nehri, “Akmam.” diyor. |
Tuna Nehri kişileştirilmiştir. |
|
11 |
Merkez-i hâke atsalar bizi |
Abartma yapılmıştır. |
|
12 |
Güz mü geldi rengin soldu |
Ömür yaprağa benzetilmiş, ancak yaprak söylenmemiştir. |
|
13 |
Binlerce göz o büyük insanı görmek için bekliyordu. |
Göz ile kastedilen kişidir. |
|
14 |
Bir kız vardı yok gibi öyle güzel |
Var ile yok sözcükleri kullanılmıştır. |
|
15 |
Yıldızlar görse bendeki güzelliğini |
Sevgilinin güzelliği abartılarak mübalağa yapılmıştır. |
|
16 |
Bir tencere kaynar ocakta |
Tencere, içinde kaynayan yemek, su, vs. şeyin yerine kullanılmıştır. |
|
17 |
Nalların geçtiği yolları |
Nallar ve motorlar, atlar ve arabaların yerine kullanılmış, aralarında ilgi bulunan bu sözcüklerle ad aktarması yapılmıştır. |
|
18 |
Sevgilim baksana bir yanda gülen |
Gülmek ve ağlamak sözcükleriyle zıtlık oluşturulmuştur. |
|
19 |
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden |
Zeybek, dağa benzetilmiştir. |
|
20 |
Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet |
Hürriyet kişileştirilmiştir. |
|
21 |
İçmiş gibi geceyi bir yudumda,
|
Gece içilecek bir nesneye benzetilmiş, ancak kendisine benzetilen söylenmeyerek kapalı istiare yapılmıştır. |
|
22 |
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! |
Hilal sözcüğü, bütünü olan bayrak kastedilerek kullanıldığı için ad aktarması yapılmıştır. |
|
23 |
Âheste çek kürekleri mehtap uyanmasın |
Uyanmak insana ait özelliktir. Mehtap ve suya (âb) bu özellik yüklenmiştir. |
|
24 |
Tarihin dilinden düşmez bu destan |
Dağlar ve nehirler kişileştirilmiş, taşlar ise yakuta benzetilmiştir. |
|
25 |
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim |
Kelebeğin taşıyacağı yük abartılmıştır. |
|
26 |
Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez |
Talihsiz kişinin hiçbir şeyden yararlanamayacağı abartılarak anlatılmıştır. |
|
27 |
Ne siyah eylemiş bu nasiyeyi |
Siyah ve beyaz karşıtlık oluşturacak şekilde kullanılmıştır. |
|
28 |
Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla, |
Abartma var. |
|
29 |
Ay suda bestelerken en güzel şarkısını |
Şarkı yazmak insana ait bir özelliktir. |
|
30 |
Gülen çehremi görüp |
Gülmek, kahkaha ve gözyaşı arasında zıtlık oluşturulmuştur. |
|
31 |
Yârin dudağından getirilmiş |
Karanfil, alev ve yârin dudağı arasında benzetme vardır. |
|
32 |
Dağlara yaslanıp yatan güneşi |
Güneşe insana ait özellik yüklenmiştir. |
|
33 |
Zavallı eşek, ah ederek: |
Eşeğe insan özelliği yüklenmiş ve konuşturulmuştur. |
|
34 |
Gülmek ol goncaya münasiptir |
Gülmek ve ağlamak sözcükleriyle zıtlık ilişkisi kurmuştur. Gonca sevgiliye benzetilmiştir. |
|
35 | Mevsimler yas tutsun, güller ağlasın | Mevsimler ile güllere insanlara ait özellik kazandırılmıştır. | |
36 |
Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler |
Geçmiş senelere insana ait eğilme özelliği yüklenmiştir. |
|
37 |
Hayatın deminde hüsranı içtim |
Su, ayran vs. sıvı gıdalar içilir. Burada soyut bir kavram olan hüsran, suya benzetilmiş ancak su söylenmemiştir. |
|
38 |
Çeşme, festivale katılanları bu yıl oldukça iyi ağırladı. |
Çeşme ile kastedilen Çeşme’de yaşayan insanlardır. |
|
39 |
Akşam arada kaldı |
Sevgilinin yüzü, güle; gözü ise kömüre benzetilmiştir. |
|
40 |
Akıyordu su |
Salkımsöğüt ağacına insana ait özellik yüklenerek kişileştirilmiştir. |
|
Üç Nokta ( … ) ( TDK'den )
1. Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:
Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da bu yanı… (Tarık Buğra)
2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur:
Kılavuzu karga olanın burnu b…tan çıkmaz.
3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur:
… derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye başladı… (Tarık Buğra)
4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur:
Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)
5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:
Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:
— Koca Ali… Koca Ali, be!.. (Ömer Seyfettin)
UYARI: Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir:
Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. (Tarık Buğra)
Nasıl da akşam oldu?.. Nasıl da yavrucaklar sustu?.. (Necip Fazıl Kısakürek)
6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır:
— Yabancı yok!
— Kimsin?
— Ali…
— Hangi Ali?
— …
(Ömer Seyfettin)
UYARI: Üç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz.
SES BİLGİSİ
1.ÜNLÜ DARALMASI
*Türkçede a, e ünlüleri ile biten fiillerin şimdiki zaman (-yor) çekiminde,
söyleyiş ve yazımda " a " ünlüsü " ı, u " ünlüsüne dönüşür;
" e " ünlüsü " i, ü " ünlüsüne dönüşür:
Başla-yor / başlıyor
Oyna-yor / oynuyor
İzle-yor / izliyor
De-yor / diyor
Gelme-yor / gelmiyor
Gözle-yor / gözlüyor
Kokla-yor / kokluyor
Bazı kullanımlardaki iki ünsüz arasına giren yardımcı sesler ünlü daralmasını andırır. Bu kullanımlar ünlü daralması değildir.
biliyor, duruyor, geçiyor, bakıyor...
👉“-y” kaynaştırma harfinden önceki “-a, -e” harfleri konuşma dilinde daraltılsa bile yazıda daraltılmaz.
*Daraltılırsa yazım yanlışı olur.
Gelmeyen---- Yazıda kullanılır
Gelmiyen---- Konuşmada kullanılır
yapmayan, gitmeyen, başlayan, yaşayacak… DOĞRU
yapmıyan, gitmiyen, başlıyan, yaşayıcak… YANLIŞ
DİKKAT!
👉“-y” kaynaştırma harfi istisna olarak yazıda da daraltıcı özelliği görülebilir.
De = Di-y-en
Ye = Yi-y-en
Diyerek, diyecek, diyelim, diye
Yiyerek, yiyecek, yiyelim, yiye, yiyince, yiyip
DİKKAT!
👉“Deyince”, “deyip” sözlerindeki “e” yazılışta korunur. Daralma olmaz.
2.ÜNLÜ DÜŞMESİ
👉Bazı kelimelerde, ek aldıklarında ya da bileşik kelime oluşturduklarında ünlü düşmesi görülür:
Ağız / ağzı
Akıl / aklı
Alın / alnı
Bağır / bağrım
Beniz / benzi
--------------------------------
Çevir- / çevril
Devir- / devril
Savur- / savrul
Kavur- / kavrul
Uyu- / uyku
Kuru-/kurak
--------------------------------
Sarı / sararmak
Oyun / oynamak
Yumurta / yumurtlamak
Sızı / sızlamak
Koku / koklamak
İleri / ilerlemek
-------------------------------
Emir / emretmek
Sabır / sabretmek
Kahır / kahretmek
Keşif / keşfetmek
--------------------------------
Kahve altı – Kahvaltı
Pazar ertesi – Pazartesi
Cuma ertesi – Cumartesi ⇨Ünlü aşınması
Kayın ana – Kaynana
Ne asıl – Nasıl
Ne için – Niçin
Sütlü aş – Sütlaç
👉“İçeri, dışarı, ileri, şura, bura, ora, yukarı, aşağı” gibi sözler ek aldıklarında sonlarında bulunan ünlüler düşmez:
içeride, dışarıdan, ileride, şurada, yukarıda…
👉 “umur, buyur, hatır ve avuç” sözlerinde ünlü düşmesi olmaz.
👉Ünlüyle başlayan ek aldıklarında vurgusuz orta hecesindeki dar ünlüsü düşen kelimelerle oluşturulan ikilemelerde ikinci kelimenin dar ünlüsü düşmez:
Ağız ağıza
Burun buruna
Koyun koyuna
Omuz omuza
👉 “iken, idi, imiş, ise” ek eylemleri bitişik yazılırken ünlü düşmesi yaşanır:
Gidecekti / gidecek idi
Yazıyormuş / yazıyor imiş
👉“ile” sözcüğü bitişik yazıldığı durumlarda ünlü düşmesi yaşanabilir:
Bizimle / bizim ile
Arabayla / araba ile
3.SERT ÜNSÜZ BENZEŞMESİ
(Ünsüz Benzeşmesi) (Ünsüz Sertleşmesi)
Türkçe kurallara göre; sert ünsüz bir harften (fıstıkçı şahap) sonra ünsüzle başlayan bir ek gelecekse, ekin başındaki ünsüz “sert ünsüze” dönüşür.
Seç-gin = seçkin
Sus-gun = suskun
Kitap-da = kitapta
Toprak-dan = topraktan
Çalış-dı = çalıştı
Çalış-gan = çalışkan
Simit-ci = simitçi
Küs-dü =küstü
4-de = 4’te
👉Bu kurala uyulmaması aynı zamanda yazım yanlışı kabul edilir.
İSTİSNA: “-cağız” ve “-gen” ekleri bu kurala uymaz.
Çocukcağız > Doğru
Üçgen > Doğru
4.SERT ÜNSÜZ YUMUŞAMASI (Ünsüz Değişimi)
👉 “p,ç,t,k” harfleri ile biten bir kelimeden sonra ünlü ile başlayan bir ek getirilirse;
“p,ç,t,k” harfleri “b,c,d,g,ğ” ye dönüşür.
Yurt-u / yurdu
Kanat-ı / kanadı
Bilek-i / bileği
Renk-i / rengi
Güç-ü / gücü
Kitap-ı / kitabı
Ağaç-a / ağaca
Kap-a / kaba
Ak-ar- / ağar-
sebep / sebebi, bant / bandı, bent / bendi, cilt / cildi, etüt / etüdü,
metot / metodu, standart / standardı, ahenk / ahengi,
kazanç / kazancı, geçit / geçidi, başak / başağı, bıçak / bıçağı
👉Sonlarındaki ünsüzleri yumuşamayan kelimeler de vardır:
Anıt / anıtı
Bulut / bulutu
Kanıt / kanıtı
Ölçüt / ölçütü
Ahlak / ahlakın
Cumhuriyet / cumhuriyete
Devlet / devleti
Millet / milleti
Evrak / evrakı
Hukuk / hukuku
İttifak / ittifaka
Paket / paketi
Sepet / sepeti
Şefkat / Şefkatiniz
Tank / tankı
Taşıt / taşıtı
Anlat / anlatım
Yanıt / yanıtı
👉Tek heceli kelimelerin sonunda bulunan p, ç, t, k ünsüzleri iki ünlü arasında korunur:
ak / akı, at / atı, bük / bükü, ek / eki, et / eti, göç / göçü, ip / ipi,
kaç / kaçıncı, kök / kökü, ok / oku, ot / otu, saç / saçı, sap / sapı,
suç / suçu, süt / sütü, şart / şartı
👉Tek heceli olduğu hâlde sonlarındaki ünsüzleri yumuşayan kelimeler de vardır:
but / budu, dip / dibi, gök / göğü, kap / kabı, kurt / kurdu, uç / ucu, yurt / yurdu
👉Özel isimlerde, bu kural, yazı dilinde uygulanmaz.
Zonguldak’a / Tokat’ı
5.ÜNSÜZ DÜŞMESİ (Ünsüz Aşınması) (Ses Düşmesi)
👉“ -k ” ile biten bazı sözcükler ek aldıklarında “ -k ” sesi düşer:
Küçük-cük / küçücük
Yumuşak-cık / yumuşacık
Yüksek-l-mek / yükselmek
Alçak-l-mak / alçalmak
Çabuk / çabucak
Ufak / ufalmak
Kalk-dır / kaldır
Minik-cik / minicik
Seyrek-el / seyrelmek
👉 ÖNEMLİ
gül-üş-cük / gülücük
öp-üş-cük /öpücük
Bazı bileşik sözcüklerin oluşumunda ünsüz düşmesi meydana gelebilir.
Üst-teğmen / üsteğmen
Ast-teğmen / asteğmen
👉Türeme esnasında ünsüz düşmesi olabilir.
Ad-daş / adaş
6.ULAMA
👉Ünsüzle biten bir sözcükten sonra, ünlüyle başlayan bir sözcük gelmesiyle oluşur.
Evden_acilen_ayrıldım.
👉Araya virgül gelmesi halinde ulama gerçekleşmez.
Ahmet, eve gitti. (Ulama yoktur.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder